İçeriğe geç

Kategori: Apolitik

Hey! Beni görüyor musunuz? Ben, varım!

EmpatiEskişehir’de doğdum,

İzmir’de büyüdüm,

Şişli’de yaşıyorum.

Kadın erkek ilişkilerine Freudyen,

Hayatın geneline Nihilist,

İnsan ilişkilerine Sufi öğretileriyle yaklaşıyorum.

Eşimin dostumun nereli olduğunu bilmem,

Lafın arasında “Istanbulluyum” diyene “Yok anan baban nereli” diye sormak aklıma gelmez,

Kimin nerede doğduğu beni hiç ilgilendirmedi.

‘Damadının kızı’ sıfatıyla ailesine katıldığım büyük ebeveynlerin hac dönüşü, diğer torunlarına beyaz spor ayakkabı bana tespih hediye etmelerine üzüldüğümde çok küçüktüm.

Sonra aklım erecek yaşa geldiğinde dört kutsal kitabın dördünü de okudum da hiç biri aklıma yatmadı.

Kan bağına paye veremedim.

12 Yorum

Makarna Edebiyatına Son Ver

makarna16 Haziran Pazar günü gerçekleşen Kazlıçeşme prodüksiyonunda mikrofon uzatılan zavallı bir kadıncağızın iki kelamı alınıp, artan bir hızla eğlence malzemesi yapılıyor.

“Adamın oturduğu yerlerindeki keratine dönüşmüş ölü hücreler olmak”

#direngezi ruhu bu değildir!

Sadece o kadıncağızla değil, AKP mitinginde mikrofon uzatılmış amcalarla, teyzelerle, tüm insanlarla alay etmek, onları aşağılamak, onları ‘ötekileştirmek’tir. Bu ötekileştirmenin meşrulaştırılabilecek bir yanı yoktur. 20 gündür yüksek sesle “hayır” diye bağırdığımız faşist yaklaşımlardan da bir farkı yoktur.

9 Yorum

Tarih bu günü böyle yazsın! 1 Haziran 2013

IMG-20130602-02336

1 Haziran 2013

Tarih bu günü unutmayacak, biliyoruz.

Direniş saflarında yer tutmuş milyonlardan biri olmanın paylaşılan haklı gururunu bir yana bırakıp, yaşadığımız bu duygu yoğunluğunu anlatacak doğru kelimeleri arıyorum kaç gündür.

Direnişimiz henüz bitmedi, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da daha çok şey yazılıp çizilecek ve nihayetinde umutlu bekleyişimiz sonuca erdiğinde diyorum ki:

Tarih bu günü böyle yazsın!

Hiçbir belirli gün ve haftada, parti mitinginde, müzik festivalinde, teknoloji mağazasının yarı fiyatına satışlı açılışında bu halk bu kadar kalabalık bu kadar coşkulu bir araya gelmedi.

Azınlık olduğu inancı ile sindirilmiş, lüks tüketimle evlerine hapsedilmiş, internetle, dizilerle uyuşturulmuş bir halk yalnız olmadığını, azınlık olmadığını hatta çok büyük bir grubun parçası olduğunu öğrendi.

Yorum Bırak

Nasıl başladı? “Buyurun kardeşim” diye..

nasıl başladı(Bu hikayenin başında üçüncü çoğul şahıslar vardı.)

31 Mayıs Cumayı Cumartesiye bağlayan gece..

Dünya tarihinde 1960’lardan sonrasını ilki tuttu diye çekilen vasat devam filmleri niteliğinde gördüğümüz zaman çizgisine düşen gençliğimizi kanepeye yayılmış kucağımızda bilgisayar ile harcarken, şimdiye kadar ‘düş’ addettiğimiz bir hareketin gerçekleşebilme olasılığı üzerine oynayarak sokağa çıktık.

Taksim yolu daha Osmanbey’den kapanmıştı.

İki sokak ilerliyor, gelen gaz bombası ile bir sokak geri çekiliyorduk.

Zeytinyağlı fasulye nasıl pişirilir, en afili doğum günü nasıl organize edilir, bu sezon hangi dizi izlenir biliriz de gazla barikatla tecrübe sabit bir ilişkimiz olmamıştı hayat süremiz boyunca.

Yorum Bırak

Mahalle Arası ‘Ucuz’ Apartman Üniversiteleri Sezonu Başladı..

Oğluşumun Adı ÜniversitesiBu yıl da her yıl olduğu gibi güneşin kendini göstermesiyle birlikte Istanbul için ter kokusu ve mahalle arası ‘ucuz’ üniversite reklamları sezonu başladı.

“Beni al, beni giy, beni sür, beni ye, benimle konuş, paranı bana harca ve/veya paranı bana yatır” diye avazları çıktığı kadar bağırdıkları yetmiyor gibi birçoğu estetikten mahrum duruşlarıyla gözlerimizi kirletirken reklamlar, uzun süre kapısı açılmayacak bir evin eşyaları toz tutmasın diye üzerine örtülen beyaz çarşafların yarattığı kefen etkisinde şehrin üstünü kapatıyorlar. Evet, reklamcılık sektörü türlü sebeplerden ben de mide bulantısına benzer bir duygu yaratır. Ve evet, belediye başkanı olduğumda ilk icraat olarak Şehr-i Istanbul’un üzerine kene gibi yapışmış bilbortları, raketleri, megalaytları indireceğim günü düşlemekten büyük bir zevk duyarım. Beni bu tatlı gündüz düşünden uyandırıp tahammül sınırımın sonuna dayandıran nokta ise ‘ucuz’ üniversite reklamları.

Öğrencilerin YERİNE üniversiteler “beni seç, beni seç, onu seçme beni seç” diye çığırdıkça aydınlık bir geleceğe dair umutlar tükeniyor…

2 Yorum

Kırın kalemi, atın beni de içeri..

“Benim ya da diğer ateistlerin din karşısında ara sıra takındığımız bu düşmanca tavır sadece kelimelerle sınırlıdır. Ben ilahiyat kaynaklı bir tartışma yüzünden hiç bir yere bomba atmayacağım, kimsenin kafasını kesmeyeceğim, kimseye taş fırlatmayacağım, kimseyi çarmıha gerip yakmayacağım, kimseye işkence etmeyeceğim veya gökdelenlere uçakla çarpmayacağım.” – C. Richard Dawkins

Sen Beni De Fazıl SayBen dinlere inanmıyorum ve yalnız değilim.

Biz dinlerinize inanmıyoruz ve biz hiç de az değiliz.

İnanmıyoruz çünkü biz, önümüze sunulan her bilgiyi sorgulamadan kabul edenlerden değiliz.

Düşünüyoruz. Sorguluyoruz.

Doğduğumuzda kulaklarımıza adımızla birlikte üflenmiş dinlere inanmama kararını verene kadar o kadar çok düşünüyoruz ki sizlerin hayatınızı idame ettirmek için bir dine inanmaya neden ihtiyacınız olduğunu da çok iyi anlıyoruz.

Ölümden korkmanızı, ölümden sonrasının bilinmezliğinden korkmanızı ve kendinizi güvende hissettirecek bir yalana inanmanızı ‘insani’ buluyor, anlıyoruz. Bu dünyadaki tüm sömürülere, yoksulluklara ve yoksunluklara tahammül edebilmeniz için bir sonraki seviyede –ölümden sonra- ödüllendirileceğinize inanmanızı ‘insani’ buluyor, anlıyoruz.

Yorum Bırak

Müslüman ya da Yahudi, Türk ya da Kürt DEĞİLİM. Hatta Fulsen bile DEĞİLİM, sadece İNSANIM!

Fulsen bile degilimNe kadar görmezden gelsen de SEN de SADECE insansın.

Çatışmalar, çarpışmalar, tartışmalar, sıcak veya soğuk savaşlar… Doğrular konuşuluyor, değil mi? Herkes kendi doğrusunu savunuyor, değil mi? Doğru! Doğru, tarih çizgisinde coğrafi konuma göre soluk aldığımız her an değiştirdiğimiz insan icadı bir görecelik hali. Gerçek, ne peki? Gerçek, doğduğun andan itibaren sana konulmuş tüm isimler ve sıfatları soyunup çıplak kaldığında, doğada bulunan ve zamanla değişmeyen varlık hali.

Bu gerçek sizlerden yıllarca saklandığı için üzgünüm ama sen Kürt değilsin. Sen Yahudi değilsin. Sen zenci sen de beyaz değilsin. Sen göçmen sen de çingene değilsin. Hepiniz sadece insansınız. Tek ırk olarak birleşmeyi öğrenmeliyiz.

Ne kadar aksi öğretilmiş olsa da SEN sadece DÜNYA vatandaşısın.

İnsansın dediğim için kendini çok ehemmiyetli bir varlık olarak da addetme.

1 Yorum

Neden FEMEN için memelerimi açmıyorum?

Amina TylerTunuslu Amina Tyler’ın feminist örgüt FEMEN için üstsüz fotoğraflar göndermesi sonucunda çıkan tartışmalar ve vücuduna Arapça “bedenim bana ait, kimsenin namusunun kaynağı değil” yazan Amina’ya recm tehditleri aldığı yönündeki haberler sonrasında, örgüt 4 Nisan için uluslararası bir eylem çağrısı yaptı. Bir anda tabiri caizse ‘gaza geldim’. Sonra durdum. Düşündüm. Bu düşünceler arasında bir kadının recm cezasına çarptırılma durumuna karşı durup, bu eyleme katıl(a)madığım için “batsın benim insanlığım” bile dedim. Altınızı çizerim ‘kadınlığım’ değil ‘insanlığım’. Sınırlı sayıda haber kaynağında sadece meme uçlarını buğulayıp ya da siyah çizgilerle sansürlenip yayınlanan fotoğraflarını görünce sinirlendim. Tüm ayıp meme uçlarında çünkü! Meme ucu görünmezse serbest, görünürse cezaya tabii. Bu esnada o meme uçlarını gösterdikleri için ceza alan haber kaynaklarıyla da tanıştım. İçler dışlar çarptım, hesabımı yaptım ve memelerimi açmadım.

2 Yorum

Emek kalesi düştü ama davamız devam ediyor..

Emek SinemasiSiz! Evet, size soruyorum! Sizin uğruna savaş verdiğiniz bir davanız var mı? Peki, siz davanız için sahip olduğunuz nelerden vazgeçebilirsiniz?

Bir adam var bu ülkede, adam gibi bir adam, adı Atilla Dorsay, şahsen tanımam. Ama onunla aynı havayı soluduğum için onur duyarım. Bir adam var bu ülkede, davası uğruna 45 yıllık koltuğunu masaya sürüp restini çeken ve sözünden dönmeyen. 2011 yılıydı Dorsay “Emek yoksa ben de yokum” dediğinde.

Şimdi bugün bir adam çıkıyor ve diyor ki “Kıyma kendine Atilla Dorsay”. Bir adam,  adı Akif Beki. Ekliyor: “Kıyma kendine üstat! Yıkılan bir binanın yerine yenisi, hatta belki aslına da uygun çok daha iyisi yapılır ama kıyılan bir ustanın yerine aynısı kolay yetişmiyor. Gel yeniden düşün bu istifayı. Tarihi de olsa bir bina için kalemini feda etme, çünkü sen o binadan daha kıymetlisin.” Buyurun size Türkiye’nin portresi, düştüğümüz yerin varaklı çerçevede resmi.

Yorum Bırak

Doğurma, Evlat Edin!

Satın Alma Sahiplen“Satın alma, sahiplen” sosyal sorumluluk hareketi bu kadar destek topluyor da neden ben ne zaman “Doğurma, evlat edin” desem olay oluyor?

Bu ülkede, mahkemelerce korunma kararı çıkarılarak devletin bakımını üstlendiği 14 bin çocuk var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, yasa kapsamında bakım altında bulundurmadığı ama sosyal güvenceleri olmadığından korunması gerektiği düşünülen 0-4 yaş arası 2 milyon çocuk var. Yaklaşık 6 bin çocuksa sokaklarda yaşıyor. Diğer taraftan yine bu ülkede saatte 160 bebek doğuyor. Yılda ortalama 1,4 milyona tekabül eden yeni doğanların bir kısmı, korunması gereken çocuklara dair rakamlara ekleniyor. “Bu ülke” diye giriş yapmış olsam da farklı rakamlarla bu dünyanın gerçeği.

Peki, devletler koruma altında olan çocukların ihtiyaçlarını ne kadar karşılayabilir?

2 Yorum