İçeriğe geç

Hey! Beni görüyor musunuz? Ben, varım!

EmpatiEskişehir’de doğdum,

İzmir’de büyüdüm,

Şişli’de yaşıyorum.

Kadın erkek ilişkilerine Freudyen,

Hayatın geneline Nihilist,

İnsan ilişkilerine Sufi öğretileriyle yaklaşıyorum.

Eşimin dostumun nereli olduğunu bilmem,

Lafın arasında “Istanbulluyum” diyene “Yok anan baban nereli” diye sormak aklıma gelmez,

Kimin nerede doğduğu beni hiç ilgilendirmedi.

‘Damadının kızı’ sıfatıyla ailesine katıldığım büyük ebeveynlerin hac dönüşü, diğer torunlarına beyaz spor ayakkabı bana tespih hediye etmelerine üzüldüğümde çok küçüktüm.

Sonra aklım erecek yaşa geldiğinde dört kutsal kitabın dördünü de okudum da hiç biri aklıma yatmadı.

Kan bağına paye veremedim.

Akrabalarımı bile arkadaşlarımı seçer gibi seçip aldım hep hayatıma.

Çok büyük sevgi dolu bir ailem var,

Hele de Nijeryalı küçük kız kardeşimi tanımalısınız.

Beni görüyor musunuz?

*

Felsefe ve sosyolojiye ilgim çocukluktan kalma.

Aslen matematikçiyim.

Dünya haritasında ülkeler arasındaki kırmızı çizgilerin ve

Bu çizgiler üzerinde dikilmiş bayrakların insan icadı olduğu unutuluyor çoğu zaman.

Bir şeyi ya da birini sevmem için ona sahip olmayı hiç şart koşmadım.

Tarih boyunca din, millet, bayrak, kan bağı ve bunun gibi kavramların insan doğasındaki sahip olma ve sahip olduğunu dış mihraklardan koruma içgüdüsünü kullanarak birilerinin ellerindeki kapitali korumaya hizmet ettiğini bilecek kadar ekonomi ve finanstan anlarım.

Sesim oraya geliyor mu?

*

Kimileri sigara, tütün kullanmaz, ben televizyon kullanmam.

Bir haberin içindeki gerçek bilgiye ulaşabilmek için en az dört farklı görüşteki mecradan aynı haberi okurum.

Yerel seçimler olur,

Ben iki kişinin yarıştığı on altı kişilik bir yarışın matematiğini yapıp,

Güçlüyü bertaraf etmek için oy veririm.

Şimdiye dek bir parti ve yahut bir aday tarafından temsil edildiğim olmadı benim.

Boşuna bakmayın, göremezsiniz beni,

Benim gibi olanların yüzde sonuçları çıkmaz seçimin ertesi günü, akılcı tercihlerin +1’iyim.

Şimdi görüdünüz mü beni?

*

Hiçbir seçim öncesinde hiçbir adayın hitaben konuşmadığıyım ben.

Ne bir düşünce derneğinde ne de bir –lililer lokalinde kaydım olmadı.

Atatürk’e büyük saygı duyarım,

Müfredat dahilindeki inkılap tarihi kitaplarında yer almayan, farklı coğrafyaların yakın tarihlerini bilirim,

Herkesin O’nu benim gördüğüm yerde görmesini bekleyemem.

Lakin CHP’nin tekrar iktidar olmasını Atatürk’ü yeniden diriltecekmiş, yine başa getirecekmiş gibi süper-natürel yaklaşımları komik karşılarım, kurtuluş için ikinci bir Atatürk bekleyenleri ise aciz.

Diyarbakır’ı BDP’nin almasına sevinirim,

Huzur bulmak için yeni kırmızı çizgiler çekmek istemelerini anlamsız bulurum.

Şimdi sanırım daha net duyuyorsunuz?

*

Bir yerel seçimden mucize bekleyecek kadar romantik olamadım hiçbir zaman.

Ama zaman zaman aşık olurum, konu ile ilgisiz.

Akşamdan sabaha büyük değişimler, bir seçimle değil devrimle olur.

Cep telefonlarına sığmış sosyal medyanın fikri mühimleri arasında yaptığı paylaşımları mastürbasyon addederim; teknoloji, konfor ve televizyon dizisiyle uyuşmuş bir toplumda ise devrimi imkansız.

Yerel seçimler olur,

Aziz Nesin’i severim de

Sonuçları okuduğumda ülkenin %60’ına aptal deyip, akıllılar arasında yerimi gösterip, kendimi beraat ettiremem.

Herkes başı çeken iki hatta dört partinin rakamlarını takip ederken,

Ben başkanlığa aday göstermemiş sekiz partinin oy pusulasındaki yerini ve

Istanbul’da olmayan adaylara oy vermiş 4.377 kişiyi düşünürüm.

Bir de eskiden bilet-jeton satan amcalar vardı ya küçük kabinlerin arkasında

Sabahları “Günaydın” dersen önce şaşırır sonra sevinirlerdi

Jeton otomatları çıktıktan sonra şimdi onlar nerede ne iş tutarlar, onu düşünürüm.

Görüntü mü karlandı?

*

Seçimler yaklaşır, seçimler olur, seçimler biter.

Ben öncesinde inanmadığım gibi, sonrasında da inanmam demokrasiye ama

Nietzsche’den “Cahil toplumlarda seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır” alıntısıyla da içimi rahatlatamam.

Zaman zaman kendi kendime düşünürken içime kaçmış küçük bir İlber Ortaylı bulsam da cehaletin sonuçlarını değil sebeplerini sorgulamaktan kendimi alamam.

Seçimler biter,

Benim aklımdan Berkin çıkmaz, o gün boğazımdan ekmek geçmez,

1 Haziran’dan bu yana yaşananlar gözümden silinmez.

Gezi’de hayatını kaybedenlerin annelerinin konuştuğu o kısa filmi izlerim,

Annem yok ama bu filme konuşan benim annem de olabilirdi, diye ayrı bir içlenirim.

Üşürüm.

Oysa biliyorsunuz siz beni,

Ermeni, Kürt, Alevi demeden,

Kadın, eşcinsel, çocuk, hayvan demeden,

Yasaklara karşı, haksızlığa karşı,

Kendi canı yanmasa da canı yananların yanında sokağa dökülenlerin arasındaki +1’im.

Hatırladınız mı beni?

*

Okuyayım, yazayım; okuyayım, çizeyim,

Üst benliğimi ne kadar geliştirirsem geliştireyim,

Aşık olduğunda Sezen Aksu dinleyip, her Çağan Irmak filminde ağlayan,

Bu coğrafyanın yetiştirdiği alelade bir kadınım sadece.

Çocukken gizli gizli Ahmet Kaya dinlerdim,

Sonra büyüdüm.

Bir oy değil miyim, oyumu kullanırım.

Kimsenin almaya bile uğraşmadığı bir oyum sadece, yine de oyumu kullanırım.

Hayatımda kendimi ilk kez yalnız hissetmediğim Gezi günlerinin verdiği umutla, bu kez farklı kullanırım.

Seçimler biter,

Sabah ben evden çıkmak istemezken

Nietzsche kalkar “Demedim mi sana? Umut insanın en büyük düşmanı” der.

Güleç yüzlü bir mizacım vardır, bilenler bilir ama o gün gülemem.

Sonra Kıymet teyzenin kepçenin önünde oturan fotoğrafını görür,

Hayatın normal seyrine döndüğüne inanırım.

Ben varım, haftanın altı günü kahvenizi hazırlayanım.

*

Seçimlerin sonucu mu beni değiştirecek?

Hayır!

Takdir edilmek, akış toplamak, akıllı addedilmek gibi bir derdim de yok.

Ben de birim, ben de varım.

Beni de görün istiyorum sadece.

Elimden bir bu gelir, yazı yazarım.

Kimileri küfreder, kimileri “Aptal” der, kimileri dalgasını geçer,

Ben empati kurarım, anlamaya, anladığımı anlatmaya çalışırım.

(Bkz. Makarna edebiyatına son ver)

Sadece bugün,

Olduğum ya da olmadığım şeyleri tartışmadan,

Fikirlerimi sorgulamadan, yargılamadan,

Sadece bana bakıp,

Sadece beni görüp,

Bu kez siz benimle empati kurabilir misiniz?

Bugün, sadece bir gün, bana sarılabilir misiniz?

Kategori:Apolitik

12 Yorum

  1. Ayıbalığıyağı Ayıbalığıyağı

    Her cümlesine katılıyorum sözüne inanmadım hiç.Bir çok kısmına katıldım ve her yazıda bu ifade yeteneğine sahip olanları olduğu gibi kıskandım yazıyı 🙂 Sadece seni gören insanlar sevmezler çok zaman,korkarlar.İnsanlar hep korkarlar işte.Devrimcilerle tanıştığım gün bıraktım apolitik olmayı ve daha Liseye yeni başlamıştım.Tanrılara meydan okurken,kahramanlık kaygıları yoktu.İlk Emniyet hücresinde İsimler sayan bir Yoldaşımla birlikte öğrendim hayatta lekesiz ten yokmuş.Üniversiteden atıldıktan yıllar sonra karşılaştığım Mevki ve parası olanlardan öğrendim Hayatın kavanoz götünü.
    Yazılarını Kıskanç bir sevgi ve aklımda fikir uçuşmalarıyla okuyorum.Senin gibi insanları görünce yaşamın artı değeri bu insanlar diyorum.Sonra,,,sonrası iyilik sağlık.Kitabın çıkarsa veya bir yerlerde konuşmacı olarak çıkarsan kaçırmayacağım 🙂

  2. Blog işine yaklasık 2 ay önce merak saldım. Rastgele gezinirken bu yazınızla karşılastım su an explorerda ilk favori sırasındasınız. Ne zaman işlerden fırsat bulsam kendimi sizin blogunuzda buluyorum. Sevgilerle 🙂

  3. Sarılmak için yan yana olmaya hacet yok sanırım,farz etki yüreğim yüreğine sarıldı

  4. Kendi gibi olabilme hadisesine yürüyen fuls, işinden atılıp bunu bir avantaja dönüştürmüş eşim önerdi blogunu… İyi ki önermiş, iyi yolculuklar…

  5. Sedat Sedat

    Konuşmayı çok sevmem, yazmaya vaktim yok. Vaktim olsaydı ben de bunları yazardım sanırım. Yazmaya ayıracağınız bol vakitleriniz olsun.

  6. Seçimle, oyla, siyasetle ilgili cümlelerinizi kaldırıp, yeniden okuyacağım kendinizi.
    Sanırım böylesi daha akıcı olacak.
    Saygılarımla….

  7. TUGAY ATEŞ TUGAY ATEŞ

    Bu okuduğum ikinci yazınız . Fırsat buldukça diğerlerini de okuyacağımdan şüpheniz olmasın. Ayrıca sayfanıza da abone oldum :)) Anladığım kadarıyla yeni çalışmalarınızdan da mail yoluyla haberdar olacağım bu suretle. İnsan olarak severiz her şeyin yenisini, tazesini ne de olsa :)) Yazılanlara dair bir yorumum yok. Kesinlikle güzel , sıkmayan ve de akıcı. Daha doğrusu sadece iki yazınızı okuyup bir değerlendirme yapmayı ( ki sizi puanlamak değildir amacım haşaa , haddime değil zaten ) erken görüyorum sanırım. Biraz daha okumalıyım sizi, biraz daha idrak etmeli , tabloyu daha net görebilmeliyim. İdrak demişken , çok yönlü ve de çok donanımlısınız. Çok bişeyleri idrak etmiş , aydınlanmışsınız adeta :)) Kaleminize sağlık… Şimdilik hoşça kalın…

  8. ozgurmnv ozgurmnv

    Büyük bir insan kitlesine göre ateist ve teröristsin. Kendisi gibi düşünmeyenin aldığı nefesi bile ona fazla gören bir gezegende, çok fazla şey istiyorsun. Aradığını bulabilmen dileğiyle…

  9. Geriye dönük yazıları düşünüyorum. Anlayışlı sezgili arif ve hümanist fuls! ama ne yalan söyleyeyim, içten içe kim bu ? diyorum. Sonra tekrar göz atıp, sadece edebiyata duyarlı,okuduğu kitapların yazarlarından veya robin-vari karakterlerden etkilenen, havanın yoğunluğuna göre hızını güncelleyen zati muhterem. Yazıların bütünündeki gizli ve tahrik eden beğeni açlığı,dikkatli okunduğunda gurultu ile kendini ele veriyor. Kitaplığını ateşe verip hassas terazinle ölçsen çok farklı bir anlam çıkacağı bariz.
    Ne çok canımızı yaktı, kucaklaşın sarılın barışın kaynaşın diyenler. Sanki bir kedi yavrusu veya çam fidesiyiz! bizler dünyaya sıfatsız gelen tek canlıyken ve içimizde büyürken bir çakalın yılanın kedinin vizyon ve misyonunu taşıyanlar varken nasıl sarılacağız..

  10. Yanaklarınızdan öpüyorum. Söyleyecek başka bir şey var mı ki? Sevgiler.

  11. Sanırım bugünlerde hepimizin bir yerlerine aynı dikenler batıyor. Ben de 3 gün önce benzer şeylerden bahsettim. Hepimizde bir huzursuzluk hali. Biliyoruz bu böyle gitmez ama ilk adımı hangimiz atabileceğiz ? Birimiz o adımı atsak bile, karşımızdakinden ukala ve küstah bir cevap alarak ondan nefretle daha da uzağa savrulmayacağımızı nereden bileceğiz ?
    Biliyoruz bir yanlışlık var ama korkuyoruz da düzeltmeye. Algıların fazlasıyla anormalleştiği bir dönemdeyiz çünkü artık.
    Güzel yazmışsın yine, ruhuma dokunuyorsun.
    Sevgiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: