Victor Hugo’nın romantizmine Orhan Pamuk’un Istanbul’u karışmış bir duygu var bugünlerde içimde. Hala Alfred De Musset gibi hırçın taraflarımı törpüleyemediğimi kabul ediyorum ama artık George Sand gibi adımı sanımı gizlemeden yazabiliyorum. Sabahattin Ali’nin yalın anlatımlarının kalemime bulaşmasını hayal ederken, Ahmet Haşim misali ağdalı teşbihlerden vazgeçemiyorum. Robert Heinlein gibi yargıladığım dünya düzene malzeme olmasın diye, Tolstoy gibi tüm kelamlarımın telifsiz şartsız tüm insanlara ulaşmasını arzuluyorum. Sorgulayan yanlarımı köreltmeden çağımızın ibadeti mutluluğu kendime yakıştırmaya çalışıyorum.
"Sorgulayan yanlarını köreltmeden çağımızın ibadeti mutluluğu kendine yakıştırmaya çalışıyor.."
İçimi ısıttın yine,
Koskocaman öperim kalbinden <3
Selamlar, Twitter kullaniyor musunuz, Takip etmek isterim ?
Bugün bir yazınızın paylaşımını görerek keşfettim sizi, bi kaç yazınızı daha okudum. İçimde hissettim sizi.
Henüz 16 yaşındayım ve bu yaşımın verdiği toylukla uygun kelimeleri bulamayabilir, düzgün cümleler yazamayabilirim.
“O gün ölmediğim için bu gün yazıyorum” başlıklı yazınızda okuduğum hatıralarınız, sanki ben yaşamışım gibi bir bir canlandı gözümde. İçim gitti de, dışa vuramadım.
Herkes kendine hayatının mükemmel olduğunu düşündükleri, güzel, yakışıklı, zengin, ekran yüzüi idoller seçerken, ben bugün sizi idol edindim kendime. Yaşadıklarıyla büyüyen ve gülümsemesini duvar edinen yüzüne bi’ tane. Ve şunu söylemeliyimki siz idolüme, insanlar rüzgar olsaydı, siz fırtına olurdunuz.
Yaşaması zor ama sen yazdıktan sonra okurken insanı alıp götüren mükemmel yazıların başkenti burası
Seninkine çok benzer bir hikayem var…. Bu yaz, Kaş’ta garsonluk yaparken bir müşterim “Buradaki karakter sensin ve bu kitabı sana hediye etmek istiyorum” diyerek “Garson ve Mutlu”yu elime tutuşturdu… Çok sıcak, çok içten ve güzel… Ellerine sağlık… Ama anlayamadığım neden Kaş’a değil de Datça’ya yerleştin… 🙂 Benim Datça maceram da var… Kaş’a gelirsen mutlaka bekliyorum… Ben Gökçe Yılmaz… Şimdi Kaş’ta tekrar avukatlık yapmaya başlıyorum… Kaş’lı, mutlu ve garson iken tekrar mesleğe dönüş…. Yolumuz açık olsun ve bizler iyi ki varız…. 🙂
Fuls seninle tanışmak mailleşmek istiyorum.Ne dersin?
Yazmaya devam, tebrikler…
31 yaşındayım, oğlak burcuyum, 15 senedir yazıyorum, yüksek lisans bitirdim, erkeklerle konuşmayı kadınlarla sevişmeyi severim ve garson olarak çalışıyorum. Ne çok benziyoruz…
* Popüler olmak dışında 🙂
Bende öyle yaptım. Yoruldum bankadan ve plazadan…
Tebrik ederim.
Harika kalem, cesur yürek… Sizi tanımak isterdim….
Nerelerdesin Fulsenciğim master’dan sonra iyice kayboldun 🙂 sürekli bir yerlerde rastlıyoruz ama konuşamıyoruz pek, bir defasında metrocity’den otoparktan çıkıyordum araçla, önümden geçtin, yakın zamanda yine Cihangir’de bir kafede arkadaşlarınla oturuyordun rahatsız etmek istemedim. Sevgiler / Hakan
Merhabalar, 19 Mart tarihli yazınızı okudum. Salt duygularımı nasıl yansıtırım size bir türlü bilemedim, ne demeliyim bilemedim , ama bir şey demeliyim dedim.
Sizinle empati kuruyorum diyemem, bu küstahlık olur , aynı şeyi hissetmemiş iki insan birbirini anlayamaz kanımca. Diyeceğim tek şey şudur : var olduğunuz için memnun oldum. Sizi seviyorum diyemem – bu samimiyetsiz bir eziyet olur size,bana,duygulara – ama yazdıklarınızı okuyunca başta ağladım, sonra da gülümsedim. İyiki varsınız.
bir oğlak kadınını okudum yazdıklarında. kendimi. beden yaşım 27. ama ben 5 senedir 22 ye basıyorum. okurken çalışmaya başladım, 6 yıldır koşturmaca içindeyim. huzura ve dinlenmeye ihtiyacım çok fazla. heidi ile elele tutuşup yeşil dağlardan yuvarlanmak istiyorum mesela. rekabet etmek, gecelerce çalışıp başarılar kazanmak… eğer çok istersem sorun değil. ama ben artık günde ne kadar gülümsediğimle ilgileniyorum.
ben de en sevdiğim en yakın olduğum arkadaşımı uzaklara uğurladım. çalıkuşu gibi aldı başını gitti; küçük bir kasabada öğretmen şimdi. mutlu da. gittiği ilk zamanları hatırlıyorum da hala gözlerim dolar.
az insanı, gerçekten, sevmek de bizim dezavantajımız galiba. son dönemde sahiplenmemeyi öğrendim. çünkü ne kadar ‘o benim’ dersem o kadar çok gidiyor elimden.
seni ve yazılarını tanımak güzel.
sevgiyle.
lütfen nerede olduğunu söyle… söyle ki ilk fırsatta çıkıp geleyim.