“Benim ya da diğer ateistlerin din karşısında ara sıra takındığımız bu düşmanca tavır sadece kelimelerle sınırlıdır. Ben ilahiyat kaynaklı bir tartışma yüzünden hiç bir yere bomba atmayacağım, kimsenin kafasını kesmeyeceğim, kimseye taş fırlatmayacağım, kimseyi çarmıha gerip yakmayacağım, kimseye işkence etmeyeceğim veya gökdelenlere uçakla çarpmayacağım.” – C. Richard Dawkins
Ben dinlere inanmıyorum ve yalnız değilim.
Biz dinlerinize inanmıyoruz ve biz hiç de az değiliz.
İnanmıyoruz çünkü biz, önümüze sunulan her bilgiyi sorgulamadan kabul edenlerden değiliz.
Düşünüyoruz. Sorguluyoruz.
Doğduğumuzda kulaklarımıza adımızla birlikte üflenmiş dinlere inanmama kararını verene kadar o kadar çok düşünüyoruz ki sizlerin hayatınızı idame ettirmek için bir dine inanmaya neden ihtiyacınız olduğunu da çok iyi anlıyoruz.
Ölümden korkmanızı, ölümden sonrasının bilinmezliğinden korkmanızı ve kendinizi güvende hissettirecek bir yalana inanmanızı ‘insani’ buluyor, anlıyoruz. Bu dünyadaki tüm sömürülere, yoksulluklara ve yoksunluklara tahammül edebilmeniz için bir sonraki seviyede –ölümden sonra- ödüllendirileceğinize inanmanızı ‘insani’ buluyor, anlıyoruz.
“İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten kolaydır.” – Mark Twain
Anladığımız için dinlerinize değil, inanma ihtiyacınıza ve/veya inançlarınıza saygı duyuyoruz. Ama sizlerin korkuları o kadar büyük ki bizim durduğumuz yere saygı gösteremiyorsunuz. Cehaletiniz öyle büyük ki bir aksi bir ‘düşünceden’ bile ölesiye korkabiliyorsunuz. Cezalandırmak istiyorsunuz. Bizlerin size duyduğu saygıyı siz bize gösteremiyorsunuz. ‘İnsan’ gibi birlikte yaşayamıyoruz bu topraklarda.
Bugünse ben liberalliğimi kaybetmekten korkuyorum. Bugünse ben sizin düşünce ve inanç özgürlüğünüze duyduğum saygıyı kaybetmekten korkuyorum. Sadece dinsizliğe karşı değil, sizinkinden olmayan diğer dinlere açtığınız savaşları, Haçlı Seferleri’ni, Fransız Din Savaşları’nı, Otuz Yıl Savaşları’nı, Taiping Ayaklanması’nı ve Cihad yolunda bir yalan uğruna katlettiğiniz milyonlarca insan geçiyor gözümün önünden.
Saygı görmek için önce saygı göstermen gerektiğine inandım ben hep. “Herkesin en az bir şeye inanmaya ihtiyacı vardır, ben insanlarla din tartışmam” dedim, tartışmadım. Bugünse “Çok mu naifmişim?” diye sorguluyorum kendimi. Ben bugün bile doğru bildiğim her şeyi düşünüp sorguluyorum. “Tartışmamak doğru muydu?” diyorum kendi kendime, bilgiyi paylaşmadan cehaletle nasıl savaşacaktın diye kızıyorum kendime.
“Bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz… Lan bu kadar orospu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?” – Can Yücel
Nereden başlayacağımı bilmiyorum…
Tivitır, isteyenin istediğini takip ettiği bir sosyal medya platformudur. Kimse kimin ne yazdığını okumak zorunda değildir. Örneğin ben @FGulencomTR veya @RT_Erdogan hesaplarını takip etmiyorum. Açık istihbaratla onlardan haberdar bile olmak istemiyorum. İçeriğinin bir önemi yok burada yazılmış 3-5 kelam sizi nasıl bu kadar korkutabiliyor da kamu davasına çevirebiliyorsunuz?
Hadi içeriğe bakalım. Ömer Hayyam kimdir? İranlı şair, filozof, matematikçi ve astronom. Hayatını bilime ve sanata adamış bir şahsı mühim. 1048 – 1131 yılları arasında kurulmuş 4 cümle mi sizi korkutan? 800 yıldan fazladır dilden dile dolaşan 4 cümle bugün mü dininizi, manevi duygularınızı, halkınızın benimsediği değerleri alenen aşağılıyor?
Anayasa nedir? Bireylerin temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanılabileceğini belirleyen temel kanunlardır. T.C. Anayasa’sına bağlı hareket eden yüce mahkemeler, daha regl olmamış kız çocuklarına tecavüz edenleri sokaklara salsın, karısını kızını dövmeyi en doğal hakkı sananları yan kapı komşularımız yapsın, katilleri affetmenin yollarını arasın, sonra kağıt üzerinde benim de içinde bulunduğum halkın değerlerini aşağılıyor diye bir insanın temel hakkı olan ‘düşünmek’ ve ‘kendini ifade etmekten’ sebep onu cezalandırsın! Beni korumak burada aklına gelsin!
Ben dinlerinize inanmıyorum.
Çünkü bulanlardan değil, arayanlardanım!
Bilenlerden değil, öğrenenlerdenim!
Zihnim katı değil, sıvı!
Fazıl Say’ı çok mu severim? Hayır! Ama ben bu dünya üzerinde kimsenin, bir filozofun 4 dizesini sosyal medyada takipçilerine paylaştı diye hüküm giymesini kabul edemeyecek kadar çok düşünüyorum.
Bugün bu hüküm yiyen sadece Fazıl Say değildi; yukarıda bahsi geçen BİZ, hepimiz yedik o hükmü.
Ben dinlerinize inanmıyorum.
Ya şimdi benim size gösterdiğim saygıyı bana da siz gösterin ya da atın beni de içeri!
Zaten içeridekilere baktıkça dışarıda işim kalmadığını düşünüyorum…
İlk Yorumu Siz Yapın