Ne kadar görmezden gelsen de SEN de SADECE insansın.
Çatışmalar, çarpışmalar, tartışmalar, sıcak veya soğuk savaşlar… Doğrular konuşuluyor, değil mi? Herkes kendi doğrusunu savunuyor, değil mi? Doğru! Doğru, tarih çizgisinde coğrafi konuma göre soluk aldığımız her an değiştirdiğimiz insan icadı bir görecelik hali. Gerçek, ne peki? Gerçek, doğduğun andan itibaren sana konulmuş tüm isimler ve sıfatları soyunup çıplak kaldığında, doğada bulunan ve zamanla değişmeyen varlık hali.
Bu gerçek sizlerden yıllarca saklandığı için üzgünüm ama sen Kürt değilsin. Sen Yahudi değilsin. Sen zenci sen de beyaz değilsin. Sen göçmen sen de çingene değilsin. Hepiniz sadece insansınız. Tek ırk olarak birleşmeyi öğrenmeliyiz.
Ne kadar aksi öğretilmiş olsa da SEN sadece DÜNYA vatandaşısın.
İnsansın dediğim için kendini çok ehemmiyetli bir varlık olarak da addetme. Genetik kodlarına ‘madde bağımlılığı’ işlenmiş yürüyebilen ve kendini dünyanın hakimi sanan bir yaratıksın. Gözünün gördüğü her şeye sahip olmak isteyen bir canlı türüsün (türüyüm, türüyüz). Toprak tutkusu da bu madde bağımlığının ve sahip olma güdünün bir sonucu.
Toprak berekettir. Toprak seni besler. Hayatta kalmak için beslenmen gerekir. En bereketli topraklar senin olsun istersin. Yüzyıllar boyunca sana paylaşmak değil, bereketli topraklar için savaşmak öğretildi. Bu savaşlarda da gerekirse uğruna canından vazgeçmen için sana bir din verildi; sana bir ırk, bir milliyet verildi. Medeniyetler kuruldu. Peki, bahsi geçen bu medeniyetler gerçekten ‘medeni’ olsaydı, son iki yüzyılda dünya tarihinin en büyük savaşları yaşanır mıydı? Gün geldi, medeniyetlerin ‘korunma’ ihtiyacını besleyerek, seni benzerlerinle ile bir arada ve ötekilerle savaşa hazır halde tutmak için verdiği ‘teşvik sıfatları’ amacın oldu!
GERÇEĞİNLE yüzleş ve bölünmek yerine BİRLEŞ!
Dünyaya insan ırkı olarak düştün. Farklı coğrafyalarda indin yere. Bu coğrafyalara güneşin vurduğu açıdan tut da, toprağın seni neyle beslediğine, doğaya karşı hayatta kalmak için verdiğin savaşa kadar türlü faktörlerle farklılaştın. Toplum olmanın doğal sonucu kendi inancını, kendi dilini, kendi kültürünü oluşturdun. Arabalar, trenler, uçaklar geldi sonra. Kıtalar birleşti. Korktun. Korunmak için kendine ‘isimler’ karşındakine ‘sıfatlar’ taktın. Korunmak için topraklarının çevresine kalın kırmızı çizgiler çizdin ve karşındakilere ‘geçemezsin’ dedin.
Ama bunlarla eş zamanlı bilimi de keşfettin, doğanın sırlarını çözmeye başladın. Şimdi bilimin aydınlığında korkulardan kurtulma zamanı. Çizgileri silmenin, sıfatları kaldırmanın zamanı. Çünkü tek toprak DÜNYA, tek bayrak GÖKYÜZÜ ve tek ırk İNSAN.
Benim de senin gibi ne bi ırkım ne bir dinim var asıl özgürlük budur.
Zincirleri kırdığımız da özgür olabiliriz ancak.Bu da dinden ve ırktan sıyrılmaktan geçiyor bence.