İçeriğe geç

Etiket: Datça

Mekanım Datça Olsun

OguzTıglı_CYPortre
Tablo: Oğuz Tığlı

“Ne harika bir yer burası! Nereden buldun bu Datça’yı?”

“Elimle koymuş gibi buldum”

Can Yücel

Burası Datça. Balı, bademi ve Can Babası ile meşhur bir sahil kasabası. 1986 yılında Can Yücel, eşi Güler Hanım’a gidip “Ben sana bir ev aldım. Sen orada öleceksin” demiş. Güler Hanım “Ben orada yaşamam” diye terslemiş Can Babayı.

Yolunuz Datça’ya düşerse, hele de aylardan Temmuz ya da Ağustos ise Eski Datça’nın ara sokaklarında hiç susmayan zil sesi gibi “Can Yücel’in evine nasıl giderim? Can Babanın mezarı nerede?” soruları yankılanır.

Yorum Bırak

Balıkaşıran’dan Ötesi: Bir Datça Hikâyesi

20180215_225041
Fotoğraf: Bahadır Cihangir Genç

Bir hayat hikâyesi yazmak için önce yaşamış olmak gerekir. Yazdığım benim hikâyemdir.

Bir Zamane Çocuğunun İtirafları, Alfred de Musset

 

Bir hikâye yazalım: Bir Datça hikâyesi… Eğri büğrü taş evler, araba girmez dar sokaklar, bahçe duvarlarından taşan azgın begonviller, Can Baba’nın mezarı, melisa ve yasemin kokuları, denizin üstünde rakı sofraları… Yok, bunlar sadece tatil anıları. Biz gerçek bir Datça hikâyesi yazalım.

Dramatik yapının ana unsurlarını belirleyelim. Önce iki kahramana ihtiyacımız var.

6 Yorum

Öpemezsin!

öpemezsinDudaklar bir insanın en özel yeridir; hanımlar, beyler! İzinsiz o alana giremezsiniz. İzinsiz hiç kimseyi öpemezsiniz. Hatta dudaklar, memelerden, vajinadan, penisten bile daha özeldir! Seks işçilerinin neden öpüşmediğini bir düşünün; hanımlar, beyler!

Az önce bir parmak hesabı yaptım da 209 gün olmuş burada bir şey yazmayalı. Beni sorarsanız, iyi değilim. Kızgınım, çok kızgınım.

Birkaç hafta önceydi, belki de bir iki ay… Hafızam eskisi kadar iyi değil. Şaraphanedeyim. Tatlı bir telaşım var, yarım saat sonra misafirlerim gelecek. Elimde vazolar bahçeye dalmışım, gül kesiyorum. Datça’nın abiler tayfasından biri, bana doğru yürüyor. “Hoş geldin” diye sesleniyorum gülümseyerek. Buraya yerleştiğim ilk günlerde tanıştığım biri. Çalışkan, yardımsever, güler yüzlü, özgürlük ve eşitlik diyen bir partinin üyesi, okuryazar, bilgili…

Ah benim Datçalı naifliğim!

Elim kolum dolu, “Nasılsın abiciğim?” derken yanağımı uzatıyorum. Şap diye dudağımdan öpüyor! Şimdi çok iyiyim. Oh nasıl da güzel öptüm” diyerek arkasını dönüp koşar adım çıkıp gidiyor. Ben ardında donakalmışım.

9 Yorum

Tanrı en çok kaçaklarla kaçıkları seviyor..

DSCN1266
Datça, 14 Kasım 2015

Yolculukları oldum olası sevmedim. Dokuz yaşında bir muavine emanet edilerek, şehirlerarası otobüsün bir numaralı koltuğunda geçirdiğim üç buçuk saatlik ilk tecrübemden beri, bu böyle. Bir numaralı koltuk önemli, bir kaza durumunda kaptan ilk önce kendini kurtarmak için manevra yaparken en yakının oturan benim de kazadan sağ çıkma olasılığımı yükseltiyor. Dedem öyle söylemişti. Ya otobüsü kaçırırsam, ya aynı koltuğu iki kişiye satmışlarsa, ya bavulumu benden önce inen birisi alıp giderse… Bak yine nefesim daralıyor. Yaşım ilerleyince anneannem tembihledi, yola çıkmadan tüylerini alacaksın, temiz külot giyeceksin diye. Aman ha bir kaza olursa, ölürsek falan hastanedeki doktora, camideki gassala rezil olmayalım.

Yorum Bırak

Ege sahilinde küçük bir pansiyon açalım..

Fulsen Türker'in kendi portresi 50x70, yağlı boya 2014, Istanbul
Fulsen Türker’in kendi portresi
50×70, yağlı boya
2014, Istanbul

Nerede kalmıştık? Evet, ben Fulsen. Garson ve Mutlu! 32 yaşında özgeçmişini buruşturup çöpe atan o kadın. Doğru hatırladınız, dokuz ay önce Datça’ya yerleştiğinden beri hakkında haber alınamayan o kadın işte, benim.

Size bu satırları emeklilik planlarınızın tam kalbinden yazıyorum. Hatta emekliliği bile beklemeden her şeyi bırakıp gidip, hani o kendi halinde bir pansiyon, küçük bir kafe, keyifli bir meyhane açmak istediğiniz Ege-Akdeniz kasabası var ya, işte orada hayallerinizdeki hayatı yaşıyorum.

Bilenler biliyor, bilmeyenler buradan öğrensin. Bir yıl önce, mutfağında kahve, biraz peynir, biraz meyve ve mutlaka sade dondurma olan Şişli’deki evimde, ben hiç İstanbul’dan çekip gitme hayalleri kurmazdım. Ama bir şey var ki profesyonel olmayan kariyerimdeki uzmanlığımı hayatımı alt üst etmek konusunda kazandım.

İstanbul’dan kaçış planlarınızın hemen yanında yaşattığınız o Fulsen, ben değilim, o benden iki üç gömlek büyük bir kadın artık. Ben mi? Sesim soluğum çıkmazken hatalar üzerine hatalar yapmakla ve bir kez daha hayatımı ters yüz etmekle meşguldüm.

11 Yorum

Tatile gittim, dönmüyorum..

Kumluk Sahili, Datça Fotoğraf: Simin Yıldız
Kumluk Sahili, Datça
Fotoğraf: Simin Yıldız

Merhaba, yine ben, Fulsen. Sıkıldınız mı benden?

Geçtiğimiz yıl Ekim’in 30’uydu. O güne kadar adımı sadece beni şahsen tanıyanlar biliyordu. Üzerinden sadece bir yıl geçtiğine inanmak zor. Zaman ne göreceli bir kavram. “32’me doğru, garson ve mutlu..”yu yayınladığım gün hayatın beni ta buraya getireceğini tahmin bile edemezdim. Burası mı? Bugün size Datça’dan yazıyorum. Hafızayı hatıraya çevirmek için yazıyorum. Unutmamak ve kendimi iyileştirmek için yazıyorum, başka meramım yok. Yazmadan anlamıyorum, ne kendimi ne de diğer şeyleri. Şimdi dönüp bir yıl önce yazdıklarıma bakıyorum, bir de aynaya: ne kadar değiştiğimi izliyorum. Bir yılda ne olmuş olabilir ki?

Sayısını hatırlayamayacağım kadar çok kez mutluluktan havalara uçtum, bunları zaten biliyorsunuz. Peki, başka?

29 Yorum