İçeriğe geç

Ay: Ekim 2014

Tatile gittim, dönmüyorum..

Kumluk Sahili, Datça Fotoğraf: Simin Yıldız
Kumluk Sahili, Datça
Fotoğraf: Simin Yıldız

Merhaba, yine ben, Fulsen. Sıkıldınız mı benden?

Geçtiğimiz yıl Ekim’in 30’uydu. O güne kadar adımı sadece beni şahsen tanıyanlar biliyordu. Üzerinden sadece bir yıl geçtiğine inanmak zor. Zaman ne göreceli bir kavram. “32’me doğru, garson ve mutlu..”yu yayınladığım gün hayatın beni ta buraya getireceğini tahmin bile edemezdim. Burası mı? Bugün size Datça’dan yazıyorum. Hafızayı hatıraya çevirmek için yazıyorum. Unutmamak ve kendimi iyileştirmek için yazıyorum, başka meramım yok. Yazmadan anlamıyorum, ne kendimi ne de diğer şeyleri. Şimdi dönüp bir yıl önce yazdıklarıma bakıyorum, bir de aynaya: ne kadar değiştiğimi izliyorum. Bir yılda ne olmuş olabilir ki?

Sayısını hatırlayamayacağım kadar çok kez mutluluktan havalara uçtum, bunları zaten biliyorsunuz. Peki, başka?

29 Yorum

Daha önce hiç özgür olmamıştım ki, nereden bileyim!

Gavurderesi, Datça Ekim 2014
Gavurderesi, Datça
Ekim 2014

Peki, şimdi ne yapacaksın Fulsen?

Herkes aynı soruyu soruyor: E şimdi ne yapacaksın?

Tüm hayatım boyunca duymadığım kadar çok bu soruyu duyuyorum son aylarda. Eskiden pek sorulmazdı bu soru. İşsiz, parasız, bedbaht günlerimde bile bu kadar merak edilmedi ne yapacağım.

Çemberin içindeydim ve ne yapacağım çok netti. İş arayacaktım, iş bulacaktım, önce borçlarımı ödeyecektim, sonra yeni borçlar edinecektim. Sabah kalkacak, işe gidecek, akşam eve döndüğümde kanepede uzanıp dizi izlerken uyuyakalacaktım. Ertesi sabah işe giderken evvelsi gece izlediğim dizilerin dedikodusunu yapacaktım. İşten gücüm kalırsa ve kredi kartı limitim izin verirse haftada bir iki akşam arkadaşlarımla buluşacak, gücüm yoksa “Canım ya, çok isterdim ama önceden yapılmış planım var” dedikten sonra battaniyeme sarılıp yatacaktım. Kimse ne yapacağımı merak etmeyecekti. 

9 Yorum

Hiçbir şeyden korkmadım, işsizlikten korktuğum kadar..

20140924_160755“Mutlu olmak” ile “mutsuz olmak” arasında bir ruh hali daha var. Dinginlik mi? Ruhsuzluk mu?

Fulsen Türker: Garson ve Mutlu! Peki bu kadar mıydı? Mutlu sondan sonra ne olacaktı?  Burada bırakacak mıydım? Bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum kitabın son sayfasını çevirmek değildi ki bu, çaresiz ertesi sabah yine uyanacaktım.

Başlangıçta kulağıma uzaktan bir esinti gibi gelen sesler git gide yükselmeye başladı.

“Kaç yaşına kadar garsonluk yapmaya devam edebilirsin ki?”

“Hadi kitabı yazdın, hevesini aldın, dön artık.”

“Yorgunum dedin, dinlendin. İş aramaya başlamanın zamanı gelmedi mi?”

Günde 10 saat zaman zaman 12 saat mesai, geceleri 5-6 saat bilgisayarın başında ikinci mesai, her hafta değişen gündemiyle hiç durmadığım tam 351 gün. Yorgundum, hala da yorgunum. Sıfatın “mutlu” olunca yorulmuyorsun sanıyorlar. Yüzün bir gün gülmedi mi, söylediğin her şeyi sorguluyorlar. Sıfatın “mutlu” olunca başın ağrımıyor, grip olmuyorsun, kötü bir gün geçirmiyorsun, hiç hata yapmıyorsun sanıyorlar. Sesler yükseliyor.

“Daha ne kadar 18 yaşında gibi yaşayacaksın?”

“E şimdi ne yapacaksın?”

11 Yorum