İçeriğe geç

Huzur Pazar günlerine dair bir şey..

FulsMantiYapiyorGüneşli bir Pazar günü hatırlıyorum. Dedem, anneannemin eve toz girmesin düşüncesiyle kapattırdığı balkon camlarını açmış, önüne boya sandığını almış sırayla tüm aile efradının ayakkabılarını boyuyordu. Açılmış camı fırsat bilen ben, bir yandan dedemi izliyor bir yandan da hafifçe camdan sarkarak apartman kapısının önünde arabayı yıkayan dayım hala orada mı diye göz ucuyla bakıyordum. Arabaların apartmanların önünde yıkandığı yıllardı. Sanırım 6 ya da 7 yaşındaydım. O sırada anneannem içeriden “Fulseeeeeen gel, mantıları kapa” diye seslenerek beni çağırırdı. Anneannemin bana seslenişleri sağ olsun evimizdeki muhabbet kuşlarına hiç adımı söylemeyi öğretmek zorunda kalmamıştım. Buna benzer pek çok gün var hafızamda hepsi de bir Pazar günlerine denk geliyor, ne hikmetse.

Sonra büyümeye başladım ve pek çok kişi gibi ben de huzur diledim bu hayattan, yıllarca. Yanağıma düşen her kirpikte, doğum günü pastalarımın mumlarını üflerken, aynı isimli iki kişinin arasında kaldığımda, bir dileğim kabul olduğunda hep huzur diledim. Başka ne dilediysem de hep huzurla birlikte diledim ve her dileğimde gözümün önünden hep o güneşli Pazar günü geçti. Bir zaman sonra bu görüntü sanki benim geçmişimden bir hatıra değil de vakti zamanında izlediğim bir filmin bir sahnesi gibi yabancılaştı bana. Kelime anlamıyla “dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç” demek olan huzuru Fulsence tanımlayamaz olmuştum.

Havanın erken karardığı bir Pazar akşamı hatırlıyorum. Sınavlara girmek ve sınavlardan yüksek puanlar almak zorunluluğu ile büyümüş bir neslin erken yaşlarda yazıldığı dershanelerden birinden çıkıyordum. Hafta sonu ödevlerimi yapmamışım. Pastel boyalarım bitmiş ve ertesi gün resim dersi vardı. Dershane kapısının önünü kıyamet kalabalık ve ben o kalabalığın içinde dayımı bulamıyordum. İşte yukarda bahsi geçen huzuru dilediğim yıllar boyunca, huzursuzluk o havanın erken karardığı Pazar akşamlarının ağırlığıyla üzerimden hiç inmedi.

Sonra bir gün, bugünden çok uzak olmayan bir gün, hafızamdaki hatıralar arasında koşuşturmalı bir gezintiye çıktım. Yorulduğum bir anda kafamı kaldırıp bulutları seyretmeye başladım, artılar eksileri götürdü muhasebe bitti ve şöyle dedim kendime: “Sonuçta çok mutlu bir hayat yaşadım”. İşte tam o anda havanın erken karardığı o Pazar akşamında, mevsimini şaşırmış bir Pazar günü gibi güneş açmaya başladı. Ben de perdeleri indirip yıkamaya başladım. Dedem balkondaki dolabından boya sandığını çıkarttı. Gardolabımı boşaltıp, tüm kıyafetlerimi yıkayıp, yeniden yerleştirdim; üç aylık tatil için yeterli olacak iki valiz kıyafeti ihtiyacı olanlara dağıttım. Anneannem mavi leğene boca ettiği unun üzerine iki yumurta kırdı. Kütüphanemi indirdim, tüm kitaplarımı ve defterlerimi öpüp koklayarak yeni yerlerine yerleştirdim. Camdan sarkıp yıkanan arabaya baktığımda dayım beni fark etti ve eline bir öpücük kondurup bana gönderdi. Saçlarıma yeni bir renk verdiğim sırada telefonum çaldı, arayan dayımdı. “Ne yapıyorsun?” diye açtı telefonu “Seni seviyorum daha ne yapayım” diye cevapladım.

İşte o günden bugüne, her gece yatağıma girdiğimde uykuya dalmadan tavana vuran gölgeleri seyredip “Yarın sabaha uyanmasam ne olur ki, sonuçta çok mutlu bir hayat yaşadım” diyorum. Hayatımdaki her şeyi Fulsence bir düzene koydum. Verdiğim tüm sözleri tuttum. Yarım bıraktıklarımı tamamladım. “Seni seviyorum” demenin utanıp çekinilecek bir şey olmadığını öğrendim ve bazı insanları da sevmek için kendimi daha fazla zorlamaktan vazgeçtim.  Yarın gece de yatağa yattığımda “Yarın sabaha uyanmasam ne olur ki” diyebilmek için yeni güne katacağım çok güzel şeyler var. Ama huzuru buldum ya artık o aceleci telaşlarım yok. Artık her günüm güneşli bir Pazar.

Aklıma geçtiğimiz yılın Temmuz ayında babaannemle yaptığımız bir konuşma geldi:

– Kahve mi içeceksin kızım?
– Evet babaanne, ketıl nerde?
– Kaldırdım ben onu kullanmıyorum.
– Ama çaydanlıkta su kaynatmak çok vakit alıyor.
– Kahve içmek için acelem yok ki kızım…

Kategori:Hatıra

3 Yorum

  1. Paralel hayatlar, aynı özlemler, özlemlerin içinde bir başka şekilde adlandırılmış huzurlar, aynı temenniler, benzer iç rahatlıkları… her okuduğumda kendimden başka bir parça buluyorum. bu dünyada bu hislerde birinin yaşadığını bilmek, kendini başkasının kaleminden okumak çok güzel. yazmaktan hiç caymayın. sevgiler…

  2. Biz çocukken radyolar raflarda durur,televizyonlarda türkçe yayınlar yoktu.Haftada üç gün paket yayın yapılır.Kanallar fişlerle takılıp çıkarılırdı.Ama yine de arabamız vardı.Hemde üzeri açılıp kapanan cinsten.

  3. NURİ UÇAL NURİ UÇAL

    Harika canım,
    Gönülden bir öpücük, seni seviyorum…
    Dayın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir