Bir anda panik yapabilirsiniz, isterseniz. İhtiyaç molasına gerek bıraktırmayacak 3-4 saatlik ‘ihtiyaç’larınızı karşılayıp, türlü abur cuburu çantalarınıza stoklayıp, 6 kişiye kadar alabilen araçlarla mesai bitiminden 1 saat önce yollara düşebilirsiniz. Yarısı esprili yarısı nükteli tivitler atarak, muhteşem bir Istanbul akşamında hayatı ıskalayabilirsiniz.
…ya da bir seçim yaparsınız.
Soğukta hızlı içilmiş sigara kokusuyla kaşe paltoların altından süzülen ter kokusunun karıştığı otobüslere binmek yerine, yürümeyi tercih edersiniz. Yanınızda hem sohbeti hoş, hem de bilgisayar çantanızı taşıyacak kadar kibar bir arkadaşınız varsa değmeyin keyfinize.
Ana arterlerde cinnet dumanları egzoz dumanlarına karışırken, araç geçmeyen yolların kaldırımları üzerine ilk sizin ayak izinizin düşeceği karlarda yürürsünüz. Ancak şiirlerde ve illüstrasyon kartpostallarda görmeye alışık olduğunuz bir Istanbul karesinin yıldız oyuncusu olabilirsiniz. Kafanızı göğe kaldırıp, bir kar fanusunun içinde olduğunuzun hayalini kurabilirsiniz. Gülümsemekten açık kalan ağzınıza kar taneleri düşebilir, tercih meselesi.
Denizi gördüğünüzde, yola vapurla devam etmeyi seçebilirsiniz. Haydarpaşa’nın, Kuleli’nin, Dolmabahçe’nin ışıklarını seyredebilirsiniz. Sevdiğiniz bir arkadaşınızı arayıp, onu sevdiğinizi söyleyebilirsiniz. Çantanızın içinde bir de aileye yeni katılmış bir kitap varsa daha ne olsun. Vapurdan indiğiniz yerde, kurşun yağmurundan kaçarmış gibi bir sığınak ararcasına koşan insanların ortasında durup -sadece durup- bir sigara yakabilirsiniz.
Kapalı mekanlarda sigara içme yasağına sözüm olamaz ama vapurda sigara içmek Istanbul’dur. Bence sigara kullanmayanlar bile vapura bindiğinde bir sigara yakmalıdır.
Raylı toplu taşıma araçlarının birinden diğerine geçerken, yolda takılıp kalmış insanlar hakkında dedikodu yapan diğer insanları susturmak için taşınabilir müzik aletinizin kulaklıklarını kullanabilirsiniz. Ben nasıl yağmurlu günlerde Puccini’den Tosca’yı dinlemeyi seversem, karlı günlerde Mozart’tan Don Giovanni’yi dinlemeyi severim, tercih meselesi.
Vaktinden önce ulaştığınız evinize karşı komşunuzu çağırırsınız, bir fincan kahve içmeye.
Istanbul’da kar, seçim yapma vaktidir.
Ertesi sabah evde mahsur kalma ihtimallerine oynarsınız. Kiminle mahsur kalmak istediğinizi seçersiniz. Nerede mahsur kalmak istediğinizi seçersiniz. Yine de İstanbul havası bu, bakarsınız yarın sabah güneş açmış. Karlı bir Istanbul akşamını ıskaladınız mı? Belki bir sonraki karda, bir seçim yaparsınız.
10 Ocak 2012 (4′üncü Gezegenden)
Durmadan yürüyeceğine ant içmiş göbeği ile bir bardak suyu koltuktan kalkmadan içebilmenin yöntemi için hayatını adamış zavallı ben o yolu yürümeye nasıl ikna edildim hala anlamıyorum arkadaş:)
o zaman ikna edilene değil de ikna edene bakacaksın arkadaş 🙂
bir seçim yaparsınız, yazarsınız duygularınızı hatta öteye gidersiniz paylaşırsınız…güzel de olur…sevgiler. http://cekimetkisi.com/zamananotlar/
Mükemmel bir anlatım olmuş.Emeğinize sağlık.