İçeriğe geç

Hadi Âşık Olalım! Hemen… Şimdi…

pembeSonbahar çok sert geçti, kışın derin bir uykuya yattım.

Doktorlar ritim bozukluğu, babaannem çarpıntı diyordu adına ama aslolan soğuktan kalbim titriyordu. Kanepeden kalkıp yatağa varamıyordum geceleri. Sırtımı yastıklara dayadım mı, hele kollarımı da çapraz yapıp göğsüme basarsam küçük bir illüzyonla güvende olduğuma inanıyordum. Kendi kendini sarıp sarmalayıp kış uykusuna çekilmiş yılan gibi…

Günler geceye, geceler güne dönüyordu da sabah olmuyordu bir türlü. Derken Latife’nin sesini duydum. Bir yıl önce penceremin önüne bıraktığım yerde kıpırdamadan duran saksı dolusu sarı yeşil yaprakların arasından pembe çiçekler doğurmuştu. Çiçeklerle ilişkim, öldürmediğim sürece mutlu olmamdan ibaretti. Latife içinse hayat hiç kolay değildi. Şila yapraklarını patiler, Luna tomurcuklarını yer, Luka toprağını eşeler, ben sulamayı unuturdum. Küstü, kırıldı, poyraz esmeye başladığında ise daha fazla dayanamayacağını düşündü belki. Ama hepimizi affetti ve yeniden çiçeklendi. Güneşin altında şarkılar söyleyerek içimdeki yılana “Kalk artık, bahar geldi” dedi.

Yeniden başlamak için aybaşını, hafta başını ya da sabah olmasını beklemeden sadece Latife’yi bekliyormuşum gibi “O zaman âşık olalım” diye fırladım kanepeden.

Doğada pazartesi, perşembe ve cuma yoktu; onları biz uydurduk. Ama kış vardı, bahar vardı. Doğamızda aşk vardı. Hayattaki her şey aşka benziyordu.

Hani gözlerin hiç tanımadığın bir çift göze değer de, daha yumurtasını nasıl sevdiğini, içkiyi fazla kaçırınca neye ağladığını, nelere kızıp nelerle güldüğünü, gıdıklanıp gıdıklanmadığını, çayını kaç şekerli içtiğini bilmeden, kalbin kaburgalarının arasından “Ben buradayım” diye bağırır ya… Aşk işte!

Aşk dediğin iki insan arasında mıdır sadece? Geceleri heyecandan uykunu kaçıran, sabahları uyanmak için sebebin olan her şey aşktır. Geçmişi geçmişte bırakmaktır aşk, nefesimizin sesini duymak, her şeyin bundan böyle çok güzel olacağına inanmaktır… Olur ya da olmaz, çoğu zaman da olmaz.

Boş ver, olmazsa da olmaz. Hangi sonbahar çok sert geçti diye, dünya hayata küsmüş de “Dönmeyeceğim bundan böyle” demiş, bahar gelmemiş… Devam etmek için ihtiyacımız olan tek şeydir aşk. Koşulu, şartı yoktur. Kullanma kılavuzu yoktur. Altına imza atmamız gereken bilmem kaç yıllık taahhüdü yoktur. Âşık olmak için kendimizden başka hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur.

Her sonbahar başı ezilmeye çalışsa da kendini kurtaran, kış boyunca yaralarını sarmak için içimizde uyuyan yılandır aşk. Yaşam enerjimizdir, geri dönüşüm gücümüzdür, hayallerimizden vazgeçmeyişimizdir, acılarımızdan yeniden doğuşumuzdur.

Hadi uyanalım! Hadi âşık olalım! Bir kadına ya da bir erkeğe… Rahimde büyüyen bir bebeğe… Sevgilimize yeniden ya da eski sevgilimize tekrardan âşık olalım… Her gece okumadan uyuyamayacağımız bir şiire, gözlerimizi alamadığımız bir resme, kalbimizde kilitler açan bir filme âşık olalım… Bahçeye ekeceğimiz bir zeytin ağacına, bir dostun avuçlarından avuçlarımıza bırakılacak hercai bir menekşeye âşık olalım… Gözlerini gözlerimize dikmiş bize bakarken sadece sevilmek isteyen bir köpeğe âşık olalım… Elimizde bavulumuz, cebimizde taze umutlarımızla ilk kez ayak basacağımız bir şehre kök salacakmışız gibi âşık olalım… Ellerimizi ovuşturarak başladığımız yeni bir işe âşık olalım…  Paşa gönlümüz neyi arzu ederse ona âşık olalım, yeter ki âşık olalım.

Hele bir de aşkımız karşılık bulsun… Bak, o zaman ne güzel olur… Hiç olmamış şey değil ya! Ama olmazsa da olmaz! Canımız acıyacak, kalbimiz kırılacak diye korkup aşktan kaçacak değiliz ki… Her bahar âşık olmayan insan yaşamış sayılır mı şu hayatta? Olmadı mı, yatarız yine derin bir kış uykusuna… Bir sonraki bahar, başka bir aşka uyanırız.

Latife “Bahar daha yeni geldi, bunları sonra düşünürüz” derken kapı çaldı. Elindeki paketi gülümseyerek kucaklayıp, kargocuya teşekkür ettim. Baharı kutlayan bir seremoni ile açtım içini. Sırtımdaki Mecnun hırkasından sıyrılıp, yeni pembe atletimi geçirdim üzerime. Sadece yılanlar değil, insanlar da deri değiştirir. Deri değiştirmek, itici güçtür, içten dışa büyümektir, yenilenmektir. Deri değiştirmek acıları tecrübelere, anılara dönüştürmektir; çiçekler açmaktır, yeni umutlar yeşertmektir.

Benim kardeşim pembenin gücüne inanır. Benimse pembe hiç değmemişti tenime. Hep kardeşler abla sözü dinleyecek değil ya bu sefer de ben kardeş sözü dinledim. Pembeler giyindim, Latife gibi, hem de öyle tozpembe falan da değil, bildiğin çingene pembesi… Umut işte, bırakalım nereden gelirse gelsin… Ben bu bahar kardeşime inandım, pembeye inandım. Şimdi uyku mahmuru yılan gözlerim heyecanla âşık olacağını arıyor etrafta.

Kırılan dallar gibiyim

Ben her bahar dirilirim

Gizli bir kaynaktır içim

Kendime bir yol bulurum

Ben her bahar âşık olurum

BAVUL Dergi Nisan 2016 sayısında yayınlanmıştır.

Kategori:Bavul Dergi

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: