Adı Ece’ydi. Kocaman gözleri, incecik parmakları, hızlı çarpan bir kalbi vardı. Vakti zamanında kurulup köşeye atılmış birkaç hayaliyle birlikte kutu gibi bir evde krem rengi bir hayat yaşardı. Çoğu sabah çayının şekerini karıştırırken gözleri karşısındaki düz duvardan çok ötelere dalardı. Bazı günler sokakta yürürken nereye gittiğini unutup en kısa yoldan eve geri dönerdi. Ama her gece uyumadan önce başucundaki beyaz kâğıtlardan birine tesirli bir kelime yazıp kumbarasına atmayı unutmazdı. Kumbarası dolduğunda Umut Bank AŞ’ye gidip biriktirdiği tüm kelimeleri ‘Ömür Boyu Cesaret Tahvili’ ile takas edecekti.
Aklı dünya işlerine ermeye başladığından beri pek mutlu olduğu söylenemese de iyi olmak için var gücüyle uğraşıyordu. Misal, haberleri okumaktan kaçınıyordu. Koca insanlık tarihinde, bu dönemde bu coğrafyada doğduğu için kaderine kahrediyordu. Seçme şansı olsaydı yarım asır önce dünyaya gelmiş iki çocuklu bir ev kadını olarak daha mutlu olacağına inanıyordu. Bunu düşündüğü günlerden birinde ‘mukadderat’ diye yazıp kumbarasına attı. Kadere inanıp inanmadığına henüz karar vermemiş olsa da kahredebileceği bir kurum bulunması içini rahatlatıyordu.
2 Yorum