“Mutlu olmak” ile “mutsuz olmak” arasında bir ruh hali daha var. Dinginlik mi? Ruhsuzluk mu?
Fulsen Türker: Garson ve Mutlu! Peki bu kadar mıydı? Mutlu sondan sonra ne olacaktı? Burada bırakacak mıydım? Bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum kitabın son sayfasını çevirmek değildi ki bu, çaresiz ertesi sabah yine uyanacaktım.
Başlangıçta kulağıma uzaktan bir esinti gibi gelen sesler git gide yükselmeye başladı.
“Kaç yaşına kadar garsonluk yapmaya devam edebilirsin ki?”
“Hadi kitabı yazdın, hevesini aldın, dön artık.”
“Yorgunum dedin, dinlendin. İş aramaya başlamanın zamanı gelmedi mi?”
Günde 10 saat zaman zaman 12 saat mesai, geceleri 5-6 saat bilgisayarın başında ikinci mesai, her hafta değişen gündemiyle hiç durmadığım tam 351 gün. Yorgundum, hala da yorgunum. Sıfatın “mutlu” olunca yorulmuyorsun sanıyorlar. Yüzün bir gün gülmedi mi, söylediğin her şeyi sorguluyorlar. Sıfatın “mutlu” olunca başın ağrımıyor, grip olmuyorsun, kötü bir gün geçirmiyorsun, hiç hata yapmıyorsun sanıyorlar. Sesler yükseliyor.
“Daha ne kadar 18 yaşında gibi yaşayacaksın?”
“E şimdi ne yapacaksın?”
11 Yorum