Benim büyüdüğüm evlerde, her şeyin en iyisinin misafirlere tahsis edildiği özel odalar vardı. Misafir terlikleri, misafir tabakları, misafir bardakları, misafir çikolataları, misafir sigaraları, misafir içkileri… Eve misafir teşrif etmediği sürece kapıları mutlak surette kapalı kalan bu odalar bir ‘tuhaf’ kokardı. Tuhaf yıllardı. Saat birde bir kez, beşte beş kez ve gece yarısında on iki kez çınlayan misafir odasının duvarlarında saymayı öğrendiğim yıllardı. Tuhafın ‘tam’ da bir karşılığı yoktur lügatte. Tam! ‘Tam bilmediğimiz şeyler işte’ demektir diye okumuştum bir kitapta. Çok küçüktüm, zorlasam hatıralarım ama artık zorlamıyorum. O da tuhaf…
Yorum Bırak"Sorgulayan yanlarını köreltmeden çağımızın ibadeti mutluluğu kendine yakıştırmaya çalışıyor.."