İçeriğe geç

Şşşt! Kızlar Öyle Şeyleri Konuşmaz!

bayansus“Bu ülkenin kadınları örgütlenemez. Hepsi erkek kafalı.”

Umay Umay

Ben savcı değilim, avukat değilim, hâkim değilim. Ahlak polisi hiç değilim. Eli kalem tuttuğu için yaşadığı tacizi yazabilen bir kadından daha fazla hiçbir şey değilim.

Dikkatinizi çekerim hanımlar, beyler; burada bahsi geçen konunun öznesi ben değilim. Hepimiziz! Çünkü susuyoruz. Tacizin, tecavüzün, sapkınlığın türlü hallerini unutuyoruz, unutturuyoruz. Susuyoruz. Kimse bizi sorgulamasın, yargılamasın diye susuyoruz. Sokağa çıkmak, pazara gitmek ve aynı mahallede yaşamaya devam etmek için susuyoruz. Arkadaşımız “Sus aman kimse duymasın” dediği için susuyoruz. Başka bir arkadaşımızın canı yanmasın, kalbi kırılmasın diye susuyoruz. İşler büyümesin, birinin canına kastedilmesin diye susuyoruz. “Ben bu lafları nasıl ağzıma alırım, nasıl anlatırım” diye utanıp susuyoruz. Yalnız kalırız diye susuyoruz. İşten atılırız diye susuyoruz. “Konuşsam ne olacak, üç gün sonra unutulacak, o yine sokaklarda gezecek, acısını ben çekeceğim” diye susuyoruz.

“Adam Ayşe Teyzenin oğlu, Fatma’nın kocası; kadıncağız mağdur olmasın” diyerek susuyoruz. Her tacizcinin, tecavüzcünün bir annesi vardır; bir kız kardeşi, bir karısı, bir sevgilisi de olabilir. Bu kadınları mağdur eden adam değil, toplumun ta kendisidir. Adamın eyleminin sorumluluğu bu kadınlarda değildir, şayet kadın etrafı susturmuyorsa. Evet hanımlar, beyler; sustuğumuz yetmiyormuş gibi konuşmak isteyenleri zorbalıkla susturuyoruz.

Temmuzun ortası… Datça’da yaşayan küçük bir aile, biri üç yaşında biri daha yirmi günlük iki kızları var. Deniz kıyısında bir restoranda dost sofrasındalar. Bir yanlarında abi deyip aileye kabul ettikleri bir adam, bir yanlarında annenin on yıllık kadim dostu… Baba, abi dedikleri adamın masanın altından gizlice video kaydı aldığını fark ediyor. Telefonun ekranında üç yaşındaki kızı, bikinisi değiştirilirken! Anında jandarma çağırılıyor, telefona el koyuluyor, adam gözaltına alınıyor. Buraya kadar her şey “normal” değil mi?

Geçtiğimiz günlerde Öpemezsin’i yazmamış olsaydım, bu olayı duymayacak, bu anneyle konuşamayacaktım. Yirmi günlük bebeği kucağında sütü kesilmiş bir anne… Bir delilik yapabilecekken doğru davranmış bir baba… Az ya da çok savunma mekanizması olan bir kadından ya da erkekten bahsetmiyoruz hanımlar, beyler; mevzu bir çocuk. Belki de birçok çocuk… Siz ne yapardınız?

Adam gözaltına alınırken “Ölürüm ben, ölmezsem kendimi öldürürüm, çıkartın beni” diye feryat ediyor. Ve bir grup insan, başta da annenin on yıllık dostu olan genç kadın, bu aileyi merhametsizlikle, vicdansızlıkla, adamı ölüme götürmekle suçlanıp şikâyetçi olmamaları için baskı yapıyor. Konu belki çocuk istismarı, belki değil? İzinsiz alınan video kaydında belki hedef çocuğun bikinisi değiştiren genç kadın da olabilir. Belki de birçok kadın… Bir taraftan aileye “Siz haklısınız” derken bir taraftan zorbalıkla davan yolunu kapattırmaya çalışan genç kadın, güya annenin arkadaşı olan o genç kadın… İşte memelerinin olması ayrı başka şey, erkek kafalı olmak başka!

O aile buralardan çekip gitti, adam ise birkaç gün önce geri döndü.

Konu mahkemeye sevk edilmiş, adam tutuksuz yargılanıyor. Suçuna ve cezasına mahkeme karar verecek. Bu noktada hiçbirimiz ne savcıyız, ne hâkim. Bense hiçbir şey olmadığım gibi gazeteci de değilim, zanlının adının soyadının ilk harflerini vererek size bulmaca da çözdürmeyeceğim. Bu yazı “Sen kaç kişiyi tanıyorsun ki kiminle konuşursan konuş biz arkasını toplayacağız, bu olayı konuşturmayacağız” diyen genç kadına cevabımız olsun. Bir kadının, güçlü ve zengin bir aileden gelmiyor, örgütlü değil, geniş bir sosyal topluluğun parçası değil, eli kalem tutmuyor diye susturulabileceğini düşünenlere cevabımız olsun.

Şimdi herkes kendi özeleştirisini versin. Bu olayı bilip de konuşmayanlar, neden sustunuz, nasıl susturuldunuz? Hangi vicdandan bahsediyorsunuz?

Şimdi ben susuyorum çünkü mevzunun öznesi değilim. Hanımlar, sözüm size: Artık konuşmamızın zamanı gelmedi mi? Hanımlar diyorum; bir değişim başlayacaksa biz kadınlarla başlayacak; erkekleri, çocukları, hayvanları ve doğayı sarıp sarmalayıp, kadınlarda bitecek. Değiştirmek istiyorsak, değişmeyi öğreneceğiz.

“Yurdum erkeği” diyerek tacizi normalleştirmeyelim, tacizin konuşulmasını normalleştirelim. Konuşalım, hep birlikte yüksek sesle konuşalım. Dinlerken de bana yapıldığı gibi “Kapına gelmiş olabilir. Evde yalnızken, sevgilisi olan bir adamı neden ve nasıl kahveye buyur ediyorsun?” diye birbirimizi sorgulamadan, yargılamadan konuşalım.

Konuşalım. Konuşmayı ve dinlemeyi öğrenelim. Bir tacizci sadece bir insanı mı taciz eder? Birbirimizi bulalım. “Onun sözüne karşı bunun sözü” denilip havada kalan bıçak sırtı davalarda “Onun sözüne karşı bizim sözümüz” olsun. Çünkü ya konuşmaya başlarız, ufak da olsa bir şeyler değişir, özgürlük alanlarımız biraz daha genişler ya da hep birlikte mağdur mağdur yaşar gideriz.

 

Önemli bir bilgilendirme: Yaşadığı tacizi sosyal ortamlarda yazmak isteyen hanımlar, isim vermeyin. Bu bir eylem değil, bir suç duyurusu olur. Ve suç duyurusu yapmak istiyorsanız bunun yeri Savcılıklardır. Sosyal medyada bir insanı bir suçla itham etmenin cezası size dönebilir, mağdurken hukuk önünde siz suçlu olabilirsiniz.

Kategori:Düşününce

3 Yorum

  1. bülent çolak bülent çolak

    cocukla ilgili yada doğum ve annelikle emzirmeyle ilgili bir mucizeyi yaşamak varken kutsallığa saygı duymak varken aman allahım bu iğrençlikleri yapanlar acilen hastanelerde tedavi edilmeli.

  2. Nafiz Güder Nafiz Güder

    Kaleminize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir