Gülümsüyorum. Gülümsemek çok önemlidir. Gülümsemek işimizin bir parçasıdır. Mülakatlarda kaç dil bildiğimiz, hangi üniversiteleri hangi derecelerle bitirdiğimiz, hangi kurumların hangi projelerinde çalıştığımız gibi detayların yanı sıra gömleğimizin dekoltesine, bacak bacak üstüne atarken firiktik verip vermediğimize ve hepsinden öte nasıl gülümsediğimize bakılarak özgeçmişlerimiz değerlendirilir.
Gülümsüyorum. Kapıdan girerken, asansörden çıkarken, çayımı doldururken, masama geçip bilgisayarımı açarken kiminle göz göze gelsem gülümsüyorum. Memelerim patlamak üzere, sutyenimin kopçasını kırıp gömleğimi parçalayarak firar edecekler birazdan. Biz her gün sutyen takmak zorundayız, prezantabl görünmenin bir parçası diye de kendimizi kandırırız. İşin aslı, meme uçlarımız birilerini tahrik eder de kadın bedenimiz yaptığımız işlerin, ürettiğimiz projelerin önüne geçer diye korkarız. İşi dekoltesiyle aldı, denilmesinden daha da çok korkarız.
Gülümsüyorum. O kadar güzel gülümsüyorum ki kasıklarımdaki sancıyı kimse göremiyor. Mahmut Bey’e biraz fazla mı gülümsedim? Aman yanlış anlamasın. “Efsun Hanım, kilo mu aldınız?” diye soruyor. Ne büyük münasebetsizlik! “Adım Efsun değil” diyemiyorum. “Döllenmeyen yumurtalarım çatlamak üzere, davul gibi şiştim” diyemiyorum. “Kilo aldıysam kime ne, bu benim bedenim” diyemiyorum. Ayıp böyle şeyler söylemek! Meme uçlarımız gibi regl ağrılarımızı da saklamak zorundayız biz.
Hiç şikâyetçi değilim. Yine de menstrüasyon dönemini ağrısız sızısız geçiren kadınları da kıskanmıyor değilim. Birkaç yıl önce kadın bir mesai arkadaşım vardı, işinin ehli. Kanamaya başladığı gün apar topar hastaneye kaldırılır, kuvvetli ağrı kesicilerle uyutulurdu. İşe alındığının yılı dolmadan kapalı kapılar ardında yapılan bir insan kaynakları performans değerlendirmesinde yirmi sekizde bir, bir iş günü kaybettirdiği için iş akdinin feshedilmesine karar verildi. Bunu yüzüne söyleyemedikleri için “proje iptal edildi” denildi.
Hiç şikâyetçi değilim. “Değilim” biz kadınlar için çok önemli bir yüklem.
Ben ne kadar şanslı bir kadın olduğumu biliyorum.
Kadınların araba kullanamadıkları, banka hesabı açamadıkları 143 ülkeden birinde doğmuş değilim. Sünnet edilmiş 133 milyon kız çocuğundan biri değilim. Temel eğitime ulaşamayan, okuma yazma bile öğrenemeyen dünya kadın nüfusunun yarısından biri değilim. Evli diye, bekâr diye, çocuklu diye, çocuksuz diye, eteği çok kısa diye, eteği çok uzun diye, kırmızı ruj sürüyor diye, sürmüyor diye mülakatı geçemeyen kadınlardan biri değilim. Kayıtsız çalışan, sosyal korumadan kamu hizmetlerinden faydalanamayan 740 milyondan kadından biri değilim. 2018 yılında ülkemde kayıtlı öldürülen 440 kadından biri değilim. Apış aramızda bir pipiyle doğmamış olmamıza rağmen, ne kadar şanslı olduğumuzu ancak biz anlarız. Sonra her 8 Mart’ta hediye edilen karanfilleri, ilgili cesedin kaidesine soksunlar diye kasaplara verilmesi gerektiğini düşünürken gülümser ve teşekkür ederiz.
Çok şükür bu ay da regl oldum. Sigarayı bırakamadığım için doktorum doğum kontrol haplarını bırakmamı söyledi. Kalbim için riskliymiş. Sözünü dinledim, hapları bıraktım. Seviştiğim adam penisine prezervatif takmayı sevmiyormuş, ben geri çekerim, diyor. Bunu söyleyince, seviştiğim adam eşim, sevgilim, yoldaşım olamıyor. İnternette okuduklarım kafamı allak bullak etti, birinin övdüğüne birisi sövüyor; kendimi nasıl koruyacağıma karar veremiyorum. Regl sancılarıma şükrediyorum, ne kürtaj masasına yatabilirim, ne rahmimde bir bebek taşıyabilirim. Önümüzdeki yıl terfi bekliyorum. Daha kapsamlı bir sağlık sigortası yapacak şirketim.
Sağlık sigortası da çok önemli, gülümsemek kadar, regl sancılarını gizlemek kadar önemli… İşsiz kalamam, sigortasız hiç kalamam. Mirasım var. Ninemden anneme kalmış, annemden bana kalacak: on iki kişilik elli altı parça porselen yemek takımı, üç defter dolusu yemek tarifi ve meme kanseri. On gün sonra memelerimi kontrol etmem gerekiyor. Unutmamam lazım, üç aylık dönem raporunu, medya analizlerini, sponsorluk ön görüşmelerini ve meme kontrolümü unutmamam lazım. Ölmekten korkmak başka bir şey, haberleri okuyan her kadın sabahları işe giderken, akşamları eve dönerken bir minibüste ya da sokak arasında ölmekten korkar. Ben memesiz kalmaktan, erkekleri tahrik eder diye itinayla sakladığım meme uçlarımı kaybetmekten, operasyon vakti geldiğinde sağlık sigortamın ihtiyacımı karşılayamamasından korkuyorum. Kadın sağlığı denilen, iki memenin sağlığından ibaret değil ki. Rahmim var, yumurtalıklarım var. Tüm bunları düşünürken akıl sağlığımı kaybetmekten de korkuyorum.
Ama güzel bir haber de var. 2186 yılında, çok değil 167 yıl sonra, dünyada cinsiyet eşitsizliğinin kapanacağı tahmin ediliyor. Homoerektuslardan geçtim, adına insan dediğimiz türün 60 bin yıllık tarihinde 167 yıl nedir ki? Çok şükür.
İlk Yorumu Siz Yapın